DOLAR : 41,80₺
EURO : 48,51₺
STERLİN : 55,66₺
GRAM : 5.825,25₺
ÇEYREK : 9.403,47₺
CUMHURİYET : 37.659,17₺
Reklam alanı
Güncel

Emekli Müftü Mehmet Doğru: Yitik 15 camiyi İbadete kazandırdık

Eklenme: 10.09.2025 - 14:36

Konya Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerine bu hafta Konyalı emekli Müftü Mehmet Doğru konuşmacı olarak katıldı. Doğru, 90. Yaşına Saygı Gecesinde talebelik ve görev yıllarına dair hatıralarını anlattı.

Emekli Müftü Mehmet Doğru: Yitik 15 camiyi İbadete kazandırdık
Reklam alanı

Konevi Derneği Salonunda icra edilen programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü dinî hizmetler alanında ülkemizin çınarlarından olan Mehmet Doğru’nun çetin bir dönemde görev yaptığını ifade ederek “ Dünya’da her şey iktidar olmak, hâkim olmak için yapılıyor. İktidar olanlar iktidar hırsına kapılarak hükmedip hâkimiyet alanlarını büyütmek istiyor. Bir simitçi bile kendi satış alanının yakınına bir başka simitçinin gelmesini engellemek istiyor” dedi. 

Yükseliş döneminde Osmanlı’nın erdemi yüksek bir devlet olduğuna vurgu yaparak devam eden Güçlü “Dünya’nın en adil yönetimi Osmanlı’dır. Osmanlı inişe geçtiğinde Batılı devletler,  Endülüs gibi devletlerden de tecrübe edinerek; Rönesans hamleleri yapıp atağa kalktı. Osmanlı’yı mağlup edebilmek için de yüz önemli proje yaptılar. Bunlardan en önemlisi savaşlardı ve Osmanlı’nın güç yetiremeyeceği kadar Haçlı Ordusu çıkardılar. Bu gelişmelere karşı içimizde, çözüm üretmek için, komünizm, milliyetçi gibi değişik fikirler ortaya çıktı. 1908-1928 arasındaki yirmi yılda Osmanlı’nın yaşadığı travma, üç yüz yılda Avrupalı tüm devletlerin yaşadığı travmanın toplamından daha fazladır” diye devam etti.
İslâm dünyasının toparlanmasını önlemek için topraklarından otuz devlet üretilip sömürgeleştirildiğini, Türkiye’ye de yoğun bir kültür empoze si yapıldığını anlatan Güçlü, “Batılı değerlerde bir toplum üretmek için müthiş reformlara mecbur edildik. ABD’nin ok sömürgesi yoktu ve 2. Dünya Savaşında ‘Ilımlı İslâm’ projesiyle bizi kendi payına aldı. DP’nin iktidara gelmesiyle yeni bir süreç başladı, ilk olarak aralarında Konya’nın da olduğu yedi şehirde İmam Hatip Okulları açıldı. Mehmet Doğru hocamız Konya İHL’nin ilk talebelerinden ve doksan yıllık ömrünü İslâm’a hizmete adadı. Hatıralarını dinleyerek o döneme dair bilgi sahibi olacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.

Daha sonra konuşasını yapmak üzere kürsüye gelen Emekli Müftü Mehmet Doğru kendisiyle ilgili program tertip eden Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve yönetim kuruluna teşekkür ederek “İmam Hatip nesli içinde biz şanslıyız. Hacıveyiszade Mustafa Efendi gibi çok kıymetli hocalarımız vardı. İrfan sahibi bir insandı. Ladikli Ahmet Efendiyi ziyaret etme imkanımız oldu. Sonraki talebeler bu zatlarla müşerref olamadı. Türkiye’nin şartları nedeniyle mahrumiyetlerimiz de vardı. Osmanlı döneminde yayınlanan kitaplar piyasada yoktu. Diğer ders kitaplarımı vardı ama meslek dersi kitaplarımız yoktu” dedi.
Valilik ve Alaaddin civarındaki eski mahalleler haricinde şehrin diğer yerlerinde elektrik ve yok bulunmadığı dönemleri yaşadıklarını da kaydeden Doğru “Biz Küçük Aymanas’ta bir bağ evinde otururduk ve elektrik ilk defa 1954 yılının güz aylarında verildi. Dini eğitim görme mahrumiyetimiz de vardı. Ben Elif Ba cüzümü koynumda saklayarak hocama giderdim. Kur’an okumaya başladığımda küçük boy Kur’an’ımı, bir torbasının içinde omzuma asar, üzerine giydiğim ceketin altına saklayıp giderdim. Babamı bir gün Kur’an okutmanın yasak olduğu gerekçesiyle karakola götürmüşlerdi. Biz bu şartlar içinde yetiştik” diye konuştu.

20 Şubat 1938’de Çumra’nın Dineksaray köyünde doğduğunu ve çocukluk yıllarında atlı araba ile gün ağarırken yola çıkıp akşama doğru Konya’ya ancak gelebildiklerini de kaydeden Doğru “1955 yılında Ortaokuldan mezun olduğumda abimle İstanbul’a gitmiştik. Otobüs güneş doğarken Konya’dan yola çıktı ve akşam saatlerinde Bursa’ya vardık. Şeftaliyi ilk defa orada gördüm. Gece de minibüsle vapura bindik ve ertesi gün on buçuk saatlerinde İstanbul’a inebildik. Memleketin şartları böyle çetindi” diye konuştu.
Dinî eğitimdeki kısıtlama, Kur’an okutma yasağı, Ezan’ın Türkçe okunması gibi uygulamalar sebebiyle insanlar arasında (Çocuk okuyup gâvur olacağına, okumayıp Müslüman kalsın) sözünün yaygın olduğuna vurgu yağan Doğru “Babam beni okulda okutmak istemedi ve Ağazade Osman Efendi’nin olduğu Kur’a götürdü. İmam Hatip Okulu açılınca da kendisi gidip birinci olarak benim kaydettirmek istemiş ama talep edilen evraklar sebebiyle on sekizinci sıra kaydoldum. Birinci sınıfta iki yüz seksen kişi olduğumuz halde kırk sekiz kişi mezun olduk. Yüksek tahsil yapmak isteyenler diğer Liselerde fark dersleri vermeye mecburdu. Şimdi meşhur alimlerden olan Hayrettin Karaman bizim sınıfa on beş gün kadar devam etti ama yaşı sebebiyle kaydı yapılmadı ve ertesi yıla bırakıldığı için ikinci mezunlardan oldu” dedi.

Konya Valisi Cemil Keleş’in eğitim yılı açılışlarında İHL’ye geldiğini, yıl içinde de Hacıveyiszade’yi ziyaret ettiğini anlatan Doğru, “Onu 27 Mayıs darbesinde Yassıada’da öldürdüler. Karne ile mezun olmaz, öğrendiklerimizden jüri önünde imtihan edilirdik. Yüksek tahsile devam etmek için fark dersleri vermemiz gerekiyordu ve mezun olunca bir dernek kurup sesimizi duyurmak istedik ama muvaffak olamadık. O zaman Lise mezunlarının Yedek Subay hakkı vardı ama şubede bizim yedek subay olamayacağımızı söylediler. Biz de şimdi adı Genel Kurmay Başkalığı olan Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Başkanı Rüştü Erdelhun’a (İmam Hatip mezunlarının yedek subay olup olamayacaklarına dair) bir telgraf gönderdik. Genel Kurmay Başkanı (İmam Hatip mezunları Yedek Subay olabilir) diye bir emir gönderdi ve biz bundan istifade ettik. Sonra o Genel Kurmay Başkanı da 27 Mayıs Darbesinde tutuklanıp idama mahkûm edildi, fakat sonra cezası hapse çevrildi” dedi.
Kendisinin sonu öğretmenlik olmayan, mesela eczacılık gibi bir yüksek tahsil yapmak istemesine rağmen sınıf arkadaşı merhum Mustafa Ateş’in ısrarıyla Yüksek İslâm Enstitüsü sınavına girip kazandığını ve İstanbul’da eğitim gördüğünü anlatan Doğru, “Mustafa’da kazanmıştı ama ailesi gelmesine izin vermedi. İmam Hatipli olduğum için İstanbul’da Diyanet İşleri Başkanlığına dilekçe yazıp vazife istedim. Atamam yapılmayınca durumu Diyanet İşlerine tekrar yazdım ve Kadırga’da Sokollu Mehmet Paşa Camiine ikşnci imam olarak atandım. İslam Enstitüsünde Mahir İz, Celalettin Ökten gibi değerli hocalarımız vardı. Maneviyat etütleri üzerine kitabı olan General Sadettin Evrin Paşa da bize ders verdi” diyerek sözlerini sürdürdü.

Yüksek tahsil sonrasında öğretmen olmak için müracaat ettiklerini ama haklarında menfi rapor bulunduğu için görevlendirilmediklerini anlatan Doğru, “Bu sırada Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Yaşar Tunagür ile görüştük ve İzmir’e merkez vaizi olarak görevlendirildim. Orada beş yıl görev yaptım, Hisar Camiinde dört yıl vaaz ettim. Tunagür, İmam Hatip ve Kuran Kurdu Dernek Başkanı Ali Rıza Güven’e benim vasıtamla selam göndermişti. İlk gün ilgilenmedi ama üç yıl sonra beni ısrarla davet etti. İmam Hatip ve cami yapımı için vaaz edip o hizmetlere katkıda bulunduk” dedi.

İrfan Yayınevi Aymanas’taki bağ evlerinde kurduklarını ama memuriyeti sebebiyle o zaman ortak olamadığını da ifade eden Doğru, “Arkadaşlarım mektupla beni ortak olmaya çağırınca, Müftüden izin istedim ve eşimin adına İzmir’de yayınevinin şubesini açtık. Sonra, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’ı ziyaret edip yayınevi ile de yakından ilgilenebilmek için İstanbul’a tayin talebinde bulunduk. Bakırköy ve Eminönü’de merkez vaizi olarak görev verildi. Sonra Üsküdar Müftüsü olarak görevlendirilince buna ısrarla itiraz ettim. Müftü olmak niyetinde değildim. DİB Başkanı Tayyar Altıkulaç’ı ziyaret edip “Vaiz olarak kalmak istediğimi söyledim. Fakat on beş gün sonra bu kez Eminönü Müftüsü olarak atandım. Tayyar Bey (Çok ihtiyacımız var) deyince göreve başladım: hatta bir ortağımız da Halit Güler idi, istifa etmeyi teklif ettim ama kabul etmedi ” diyerek devam etti.

Eminönü Müftülüğü dönemine dair bilgiler vererek konuşmasını sürdüren Doğru “Yirmi dört saat bana yetmiyordu. İmamlar düşük maaş alıyor, yüksek kira ödüyorlardı. Bir kampanya yapıp her camiye lojman kazandırdık. Bakıma muhtaç camiler tamir ettirdik. Kaybolan camilerimiz vardı. Bunları Vakıflar kayıtlarından da araştırıp bulduk. Aslen Konyalı olan Şeyh Ebül Vefa Camisi de bunlardandı. Tespit ettikten sonra uzun uğraşlar sonucu ibadete kazandırdık. Sadrazam Karamustafa Paşa Vezir Camii içkili bir eğlence mekânına dönüştürülmüştü. Burayı geri alıp ibadete açtık. Bu şekilde on beş camiyi ortaya çıkardık. On iki yıl müftülük yaptım ve çalışmalarımda Allah’ın yardımını gördüm. Bir caminin altına Banka Şubesi açılması için İl Müftülüğü aracılığı ile bir talep geldi. Biz reddedince araya dönemin devlet Bakanlarından Kazım Oskay girdi. Bunun üzerine Başbakan Turgut Özal’a ulaştık ve banka şubesi açmadık” diyerek konuşmasını tamamladı.

Programın sonunda Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Emekli Müftü Mehmet Emin Parlaktürk ve Emekli eğitimci Dr. Ahmet Baltacı günün konuşmacısı Mehmet Doğru’ya kitap takdiminde bulundu. (Veli Şengül)

 

Reklam alanı

Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Kanala Katıl

Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.

Abone Ol
Yasal Uyarı: Yayınlanan haberler, köşe yazıları, fotoğraflar, yazı dizileri ve her türlü eserin tüm hakları Mirajans Medya İletişim Reklam Haber ve Prodüksiyon A.Ş.'ye aittir. Kaynak gösterilerek bile olsa eserin bütünü veya bir kısmı özel izin alınmadan kullanılamaz.

⚡ BU HABERE EMOJİYLE TEPKİ VER!

👏 2
❤️ 2
😊 4
😠 4
👎 4
😍 0
😢 0
😲 0
Toplam 16 tepki

Yorumlar

  • Alp dağları 34 gün önce

    Okudukça dinlendiren çok güzel bir yazıydı Yitik camiler ibadete kazandırıldığı gibi yurdumun yitik gençleri yitik insanlarıda inşaallah ibadete kazandırılır

Yorum Yap