Dünyayı çokuluslu haydut şirketler yönetiyor.
Sovyetler birliğinin dağılmasıyla birlikte iki kutuplu bir dünyadan, çoklu menfaat gruplarının ortaya çıktığı yeni bir dünya düzeni ortaya çıktı. Bu yeni düzende devletlerden ziyade çok uluslu şirketlerin menfaatleri esas alınmaya başladı. Özellikle G-7 şemsiyesi altında toplanan devletlerin yöneticileri liderlik ettikleri halkların çıkarlarını savunmaktan ziyade kendilerine finansörlük yapan bu şirketlerin haklarını korumak için daha fazla çaba sarf ediyorlar. Çünkü iktidara gelmeleri de iktidarda kalmaları da bu şirketlerin sağlayacağı finansman olanaklarına bağlıdır. Bunun en bariz örneklerinden birisi dünyanın süper gücü olarak kabul edilen Amerika’da yaşanmaktadır. Fosil yakıtlar bakımından kendi ihtiyaçlarını karşılayacak potansiyele sahip olmalarına rağmen enerji tröstlerinin finansman sağladıkları yönetimler Amerikan halkının ucuz enerjiye ulaşmasının önüne set çekmektedirler. Küresel düzenin sağladığı ekonomik menfaatlerden pay alan çokuluslu şirketler büyüdükçe bu oligopol yapıların racon kestiği yeni bir dünya düzeni oluştu. Kamu yönetimlerinin borçlu; şirketlerin alacaklı olduğu bir düzende birleşmiş milletler, dünya sağlık örgütü gibi uluslararası kurumların içleri boşaltılarak işlevsiz hale getirilmişlerdir. Haydutlaşmış bu şirketler kendi çıkarlarını korumak için; başta Amerika olmak üzere batılı devletlerin içlerini boşaltarak hepsini birer güvenlik şirketlerine dönüştürmüşlerdir.
Çokuluslu haydut şirketler tüm bu saydıklarımızı yapabilmek için 1913 yılından bu yana;
• Dünyadaki enerji ve hammadde kaynaklarının neredeyse tamamını ele geçirmişlerdir.
• FED organizasyonu üzerinden küresel finans sistemini kontrol altına almışlardır.
• Toplumsal algıyı istedikleri gibi yönlendirebilmek için uluslararası medya düzenine hâkim olmuşlardır.
Özetleyecek olursak küresel ekonomi; kendi çıkarları için her türlü çılgınlığa cüret eden, bunları yaparken de devletleri maşa olarak kullanan küreselleşmiş çok uluslu haydut şirketlerin istilası altındadır. Bunlardan kurtulmadan insanlık huzur bulamayacak…